Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) Kasım 2024 dönemine ilişkin Finansal İstikrar Raporu, bankanın internet sitesinde yayımlandı.
Raporda, gelişmiş ülke merkez bankaları faiz indirim döngüsüne başlarken, gelişmekte olan ülkelerin para politikası duruşunda farklılaşmaların bulunduğu belirtildi.
Gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz indirim döngüsüne başlamasıyla küresel büyümeye yönelik beklentiler kademeli olarak iyileşirken, gelişmekte olan ülkelerde parasal sıkılığın seyrine bağlı olarak ekonomik büyüme patikalarındaki belirsizliğin devam ettiği aktarılan raporda, jeopolitik riskler kaynaklı küresel belirsizlikler, tahvil getirilerindeki seyir ve büyüme görünümüne ilişkin beklentilerin risk iştahını ve gelişmekte olan ülkelere yönelik fon akımlarını etkilediği kaydedildi.
Raporda, 2024 yılının ikinci çeyreğinde yurt içi iktisadi faaliyet yavaşlarken, iç talepteki dengelenmenin devam ettiği belirtildi.
İç talepteki dengelenmenin etkisiyle dış ticaret açığı azalırken, hizmetler dengesindeki olumlu görünüm ile birlikte cari işlemler açığındaki iyileşmenin korunduğu anlatılan raporda, şunlar ifade edildi:
“Cari işlemler açığındaki azalmanın yanı sıra portföy yatırımları ve yurt dışından temin edilen finansmanın artması uluslararası rezervleri desteklemiştir. Tüketici enflasyonu, temel mal enflasyonundaki düzelmenin de etkisiyle yüzde 48,6’ya gerilerken son aylarda gıda enflasyonunda artış görülmüştür. Türk lirası (TL) ve yabancı para (YP) ticari kredi büyümeleri birbirine yakınsamış olup, ticari kredilerde büyüme oranları dezenflasyon sürecini destekleyici seviyelere gerilemiştir. Sıkı para politikası duruşu ve finansal koşullardaki sıkılığı destekleyen makro ihtiyati çerçeve, ticari kredi büyümesinin ılımlı bir patikada hareket etmesinde etkili olmuştur. TL ticari kredi faizlerinin mevcut seviyesi, finansal koşullarda sıkılığın devam ettiğini ima etmektedir. Ticari kredilerde azami erken kapama ücretlerinde yapılan değişiklik ve enflasyon beklentilerindeki iyileşme ile uzun vadeli TL ticari kredi finansman maliyetlerinde düşüş eğilimi gözlenmektedir”
Raporda, bu eğilimin önümüzdeki dönemde de devam edebileceğinin öngörüldüğü vurgulanarak, YP kredilere uygulanan büyüme kısıtının temmuz ayında daha bağlayıcı hale getirilmesi ile YP kredi büyümesinin de TL ticari kredi büyümesine yakınsadığı değerlendirmesinde bulunuldu.
“Bireysel kredi büyümesi, 2024 yılının ikinci çeyreğinde belirgin yavaşladı”
“Bireysel kredi büyümesi ağırlıklı olarak Bireysel Kredi Kartı (BKK) ve ihtiyaç kredisi kaynaklı olup, son dönemde konut kredisi büyümesinde bir canlanma görülmektedir.” ifadesi kullanılan raporda, şu bilgiler yer aldı:
“Bireysel kredilerin iç talepteki dengelenmeyi destekleyecek bir hızda seyretmesi önem taşımaktadır. Sıkı para politikası duruşunun korunması ve tamamlayıcı makro ihtiyati tedbirler ile bireysel kredi büyümesi, 2024 yılının ikinci çeyreğinde belirgin yavaşlamıştır. Yılın üçüncü çeyreğinde eğitim harcamaları kaynaklı bir miktar artan bireysel kredi kartı (BKK) bakiye büyümesinin son çeyrekte tekrar ılımlı bir patikaya döndüğü görülmektedir. Gayrisafi yurtiçi hasılaya (GSYİH) oranı düşük seviyelere gerileyen konut kredileri, konut kredisi faiz oranlarının yüksek seyrine ve kredi/değer oranlarına ilişkin sıkı makro ihtiyati tedbirlere rağmen son dönemde bir miktar artış kaydetmiştir. Finansal koşullardaki sıkılaşmanın aktif kalitesi göstergelerine yansıması sınırlı olmuştur. Bankacılık sektörünün tahsili gecikmiş alacak (TGA) oranı, bireysel TGA oranındaki artış kaynaklı olarak sınırlı yükselmiştir. Buna rağmen, tüm kredi türlerinde TGA oranı tarihsel ortalamanın altında seyretmektedir. Gecikmede olan bireysel kredi kartı ve ihtiyaç kredisi için yapılandırma imkânı sağlanırken, BKK borcu yapılandırmalarında faiz üst sınırı belirlenmiştir.”
Raporda, ayrıca, bireysel kredi kartı dönem borcuna göre faiz farklılaşması yapıldığı, kredi kartı harcamalarından yüksek tutarda faize bırakılan dönem borcu grubunda (150 bin TL üzeri) daha yüksek azami faiz oranı belirlendiği bildirildi.
Kredi kartında faiz farklılaştırması ile kredi kartı borç birikiminin yavaşlatılması, yapılandırma imkanı ile ödeme güçlüğü yaşayan bireylerin nakit akışının rahatlatılmasının amaçlandığı vurgulanan raporda, şu değerlendirmelere yer verildi:
“Bu adımlarla birlikte bireysel kredi TGA ve yakın izlemedeki kredi oranındaki artışın yavaşlaması beklenmektedir. Firmaların ticari borç ödemelerinde (çek/senet) gecikme eğilimi artmakla birlikte, bu artışın bankacılık sektörü aktif kalitesine yansıması sınırlıdır. Reel sektörün karşılıksız çek ve protestolu senet oranlarında bir miktar artış görülmekle birlikte bu oranlar tarihsel ortalamalarının belirgin altındadır. Diğer yandan, ticari kredilerde TGA oranındaki artış oldukça sınırlıdır. Reel sektör firmalarının gecikmedeki banka kredileri büyük ölçüde TGA’ya dönüşmeden yasal süre içerisinde ödenmektedir. Bankaların ihtiyatlı bir yaklaşım ile ayırdıkları yüksek karşılıklar, aktif kalitesi kaynaklı risklere karşı önemli bir tampon görevi görmekte ve banka bilançolarını desteklemektedir. YP kredilerdeki büyümeye rağmen reel sektör borcunun GSYİH’ye oranının gerilemiş olması ve şirketlerin likidite tamponları, finansal koşullardaki sıkılığın firma bilançolarına yansımasını sınırlamaktadır. Reel sektörün YP krediye yönelimi artmakla birlikte, YP kredi kullanan firmaların ihracat gelirlerinin YP borçlarını karşılama kapasitesi bulunmaktadır.”
Raporda, firmaların YP kredi kullanımını artırmasının yanı sıra TL varlıklara ve içsel finansmana yönelmesi ile reel sektörün YP pozisyon açığının 2023 yıl sonuna göre yaklaşık 48 milyar dolar artarak 130 milyar dolara yükseldiği aktarıldı.
Reel sektörün finansal kaldıraç oranındaki tarihi düşük seviyelerin YP kredilerdeki artış ve finansal varlık büyümesindeki yavaşlamaya rağmen korunduğu belirtilen raporda, “2024 yılında halka açık firmaların kârlılık ve finansman giderini karşılama göstergelerinde bir miktar gerileme izlenirken, firmaların likiditesi nispeten güçlü görünümünü sürdürmektedir. Reel sektör analizlerinden elde edilen bulgular, geçmiş dönemdeki yüksek kârlılığın sektörün borç ödeme kapasitesini desteklediğini ve firmaların likidite tamponları biriktirmesine yardımcı olduğunu göstermektedir.” ifadesine yer verildi.
Kişi başı borç ve gelire oranla borçluluk göstergeleri
Raporda, hane halkı borcunun milli gelire oranındaki düşük seviye korunurken, borç kompozisyonunda bireysel kredi kartı ve kredili mevduat hesabı (KMH) borcunun payının arttığı anlatıldı.
Kişi başı borç ve gelire oranla borçluluk göstergelerinin bireysel kredi kartlarında sınırlı olmakla birlikte tüketici kredilerinde gerilemeye devam ettiği belirtilen raporda, şu değerlendirmeler yapıldı:
“Sıkı finansal koşullara ilave olarak bireysel kredilerde ortalama vadenin kısalması, borç/gelir uyumsuzluğu yaşayan bireylerin kredi riskinde artışa neden olmaktadır. Bu kapsamda, ihtiyaç ve bireysel kredi kartı borçlarına yönelik devreye alınan yapılandırma imkânı söz konusu risklerin yönetilmesine katkı sağlayacaktır. Hane halkının finansal varlık kompozisyonunda TL cinsi varlıkların ağırlığı artarken, kur korumalı ürünlerin payı azalmaya devam etmektedir. Hane halkının para piyasası fonları başta olmak üzere yatırım fonu ve emeklilik sistemi gibi Türk lirası alternatif finansal varlıklar ile tasarruflarını çeşitlendirme eğilimi devam etmektedir. TL mevduatın payı artmaya devam ederken, bankaların döviz ve TL likiditelerindeki güçlü görünüm korunmaktadır. Parasal koşullardaki sıkılık, makroihtiyati düzenlemeler, kur beklentilerindeki iyileşme ve Hazine’nin KKM hesaplarına yönelik yaptığı vergi düzenlemeleri TL mevduat payındaki istikrarlı artışın devamını sağlarken, kur korumalı mevduat (KKM) payı yüzde 7’nin altına gerilemiştir. Mudilerin mevduat tercihleri, TCMB’nin döviz işlemleri ve Hazine hesabındaki hareketleri kaynaklı olarak sistemdeki TL likidite fazlası artmıştır. Sistemdeki TL likidite fazlası, zorunlu karşılıklar, depo ihaleleri ve TCMB tarafından atılan ilave adımlarla etkin bir şekilde yönetilmektedir.”
“Bankaların yurt dışından sağladığı fonlamanın vadesi uzarken, dış fonlama kalitesi iyileşmektedir”
Raporda, ülke risk primindeki gerileme ve kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırımları ile birlikte yurt dışı finansman koşullarındaki iyileşmenin sürdüğü ve bankaların uzun vadeli yurt dışı kaynaklı borçlanmalarının arttığı vurgulandı.
Küresel piyasalardaki yüksek oynaklıklara ve jeopolitik risklere rağmen yabancı yatırımcıların Türk bankalarının borçlanma enstrümanlarına yüksek ilgisinin devam ettiğinin altı çizilen raporda, bankaların yurt dışı kaynaklı orta ve uzun vadeli borç yenileme oranlarında yükseliş gözlenirken, dış borç yenileme oranı yüzde 110 seviyesinin üzerinde seyrettiğine işaret edildi.
Raporda, bankaların yurt dışından sağladığı fonlamanın vadesi de uzarken, dış fonlama kalitesinin iyileştiği anlatıldı.
Bankaların faize duyarlı aktif ve pasifleri arasındaki vade uyumsuzluğunun tarihsel ortalamasının altında seyrettiği bildirilen raporda, şunlara vurgu yapıldı:
“Kredi ve menkul kıymetlerin ortalama kalan vadesinde görülen gerileme, faiz riskinin yönetilebilir seviyede kalmasına katkı vermiştir. Bankalar olası faiz şoklarına karşı düzenleme sınırlarıyla uyumlu bir risk görünümüne ve bilanço yapısına sahip olmayı sürdürmektedir. Bankacılık sektörünün yabancı para pozisyonu düşük seviyelerdeki seyrini sürdürerek yasal sınırlar içerisinde kalmaya devam etmektedir. Bankacılık sektörünün kârlılığı bir miktar gerilemekle birlikte, içsel sermaye oluşturma kapasitesi devam etmektedir. Para politikasındaki sıkı duruş ve makroihtiyati politika çerçevesi net faiz gelirlerini sınırlandırmaktadır. Diğer yandan ücret, komisyon ve bankacılık hizmet gelirleri kaynaklı güçlü gelir yaratımı ile kredi riski maliyetindeki ılımlı seyir kârlılık görünümünü desteklemektedir. Sektörün dayanıklılığı, güçlü sermaye yeterliliği ile desteklenmektedir. Bankaların kâr yaratımı, sermaye benzeri borçlanma imkânları ve bireysel kredi risk ağırlıklarının Basel standartlarıyla uyumlu seviyelere getirilmesinin etkisiyle sermaye oranları yükselmiştir. Fazla sermayelerin varlığının yanı sıra ihtiyati olarak ayrılan serbest karşılıklar, bankaların olası zarar karşılama kapasitesini güçlendirmektedir.”